bir cumartesi

kızın saçları loş ışıkla beraber bakır, çilek ve altın renkleri arasında değişiyor. kadın saçı ile ilgili çok bilgim olmadığından kendisi benim için kızıl saçlı bir kadın ve ben kızıl saçlı kadınlara üniversite yıllarımdan beri ilgi duyuyorum. üniversiteye kadar da sarışınlara ilgi duyuyordum fakat sanırım tv'de duyduğum, o zamanlar ilgimi çeken fakat şu an mide bulandıran "sarışının adı, esmerin tadı" sözü uzun süre kafamı karıştırmış ve o sıra ilgim kızıllara kaymıştı. bir insan doğası; insan kendisinde olmayan ne ise onu ararmış doğasında esmerlere hemen hemen hiçbir zaman aşırı ilgi duymadım. dediğim gibi şu an daha çok kızıl saçlılara ilgiliyim fakat karşımda oturan kızıl saçlı kızın söylediğine göre nişanlısı varmış. ayrıca kendisinin üniversitede oturduğunu maddi bir takım problemlerinin olduğunu ve telefonunun şarjının azaldığını biliyorum. tüm bunları bilmemi sağlayan şey ise karşımda oturuşu. çok güzel bir kız değil ama erkekler için durum hep daha farklıdır. her neyse kız telefonu ile uğraşıyor ve hemen hemen hiç kafasını kaldırmadı. evde çok sıkılmış olmalı veya müzik dinlemek istiyor olmalı ki buraya gelmiş. çünkü evde de kafasını kaldırmadan telefonuyla uğraşabilirdi. kim bilir belki evi falan yanmıştır. belki de benim gibi havanın güzel olduğunu düşünerek çıkmış olabilir ve havanın soğuk olduğunu görünce de kendisini buraya atmış olabilir.

karşısında oturan benim ondan daha iyi tanıdığım hafif kirli sakallı, kumral hemcinsim ise geldiğimde kitap okuyordu ve hala kitap okuyor. bir ara telefon görüşmesi yaptı ve yazdığı makaleden falan bahsetti. eski model, akıllı olmayan bir telefon kullanıyor ve makaleden bahsediyor. bu çoğumuzun yapamayacağı bir şey. eski model bir telefon kullanmak makale yazmaktan daha zor yaşadığımız günlerde. umarım yazdığı makale mali konularla alakalı değildir. aksi taktirde kendisi için üzülürüm. her ne kadar eski model bir telefon kullansa da onun da şarja ihtiyacı vardı. lanet prizlerin tutsağı olmak çok can sıkıcı değil mi? her neyse. kızın ki olmayınca ben yardımcı oldum kendisine ve harici şarjlardan haberdar olmaması nasıl bir dünya içinde olduğu konusunda merak uyandırdı. tatlı bir insan. kitabını okumaya devam ediyor ve arada dönüp ekranıma bakmamak için tutuyor gibi kendisine. sanırım kendi yazılarına ilgili olduğu kadar başkalarının ne yazdığını da merak ediyor. kendisini ve karşısında, kız arkadaşı gelen kızıl kızı yazdığımı bilse acaba tepkisi ne olurdu. muhtemelen okumak ister ve tavsiye verirdi.

ben mi? ben de sabah babamın "kahvaltıya gel olum" telefonuyla uyandım ve duş alıp kahvaltıya gittim. ben gidicem diye bir sürü şey almışlar, yemedikleri şeyleri bile. keşke bana karşı iyi oldukları kadar birbirlerine de iyi olsalar. anlaşamadığımız bir-iki konu hakkında konuşup onları ikna ettikten sonra eve dönmedim ve dışarı çıkıp bu kafeye geldim. ikinci gelişim ve seviyorum burayı. yani belli bi seviyede, rahatsız etmeyen bir müzik, sessizce sohbet eden ve ders çalışan, bilgisayarıyla bişiler yapan insanlar var. gayet kalabalık olduğunu söyleyebiliriz ama bir o kadar da sakin. her neyse bende başlarda sartre'nin bulantısını okuyordum fakat şu an bilgisayarıyla uğraşan tiplerden biriyim ve biraz sıkıldığım için yan masamda oturanları yazmak istiyorum. bulantıyı okumamı bırakmamın tek sebebi ise sartre. kendisini suçlamalı. her açtığımda en fazla 5 sayfa okuyabiliyorum ve dayak yemiş şekilde bırakıyorum kitabı.

bu yazıyı devam ettirirsem bir kitabın başlangıcı bile olabilir, burada bırakırsam ise gereksiz bir şey olacağı çok açık. muhtemelen burada bırakıcam. daha başlangıcında bıraktığım bir çok şey gibi.


Yorumlar